KEKEMELİK
Toplumda yaklaşık %1 oranında görülmekle birlikte çoğunluğu 10 yaş altında ortaya çıkar ve ilk 5 yaşa kadar olan dönem en büyük başlangıç kısmıdır. Erkeklerde kızlardan 4 kat daha çok görüldüğü tespit edilmiştir. Konuşmanın ilk öğrenilmeye başlandığı dönem olan 2 yaş itibari ile karşımıza çıkan kekemelik fizyolojik olan kekemeliktir. Yani çocuk düşünceleri ile dil becerisini yarıştırır. Bu yarışta düşünce galip gelir ve dile dökülemez kelimeler. Düşünce hızı, konuşma hızını geçmektedir. Henüz kurallı sıralı cümle kuramayan çocukta biriken kaygı ve kelime kapasitesinin cümle kurmaya yetmeyeceğini anladığındaki öfke birleşir ve fizyolojik kekemeliği oluşturur. Bu tip kekemelik geçici olarak bilinir.
Fizyolojik nedene bağlı olmayan kekemeliğin tam nedeni bilinmemektedir. Konuşma ritmindeki bozukluk olan bu durumu farklı nedenlere bağlanabilir. Bunlar; merkezi sinir sistemi bozuklukları olabilir, konuşma yolundaki aksamalar olabilir, dilin yapısından kaynaklanabilir. Bunlarla beraber bu güne kadar net bir neden ortaya çıkmamıştır.
Kalıtım olabileceği bir çok kişi tarafından düşünülse de genetik bir geçiş henüz tespit edilmemektedir. Aileler bu konuya fazlasıyla eğildiklerinde böyle bir bozukluğu olmayan bir çocuk da bile kelime kullanması ile ilgili problemleri sanki kekeme gibiymiş şeklinde benzetmeleri çocuklarda telaş, korku, kaygı, gerginlik yaratacaktır. Bu da çocukların kekeme olmadan kekemeliğe hazırlanmasını sağlamakla eş değer sayılır. Çünkü çocuk kendine olan güvenini kaybedecek ve bu huzursuzluk ile kendini ifade etmekte güçlük yaşayacaktır.
Çocuğun çözemediği kendi iç çatışmaları da bu bozukluğu tetikleyebilmektedir. Kısa zaman önce yaşadığı ya da ebeveyn fark etmeden geçmişte çocuk üzerinde oldukça etkili olan hastalık, ameliyat, yangın… gibi durumlarda da görülme olasılığı fazladır. Bunların yanında en çok anne ile iletişimden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Şöyle ki; obsesif olan anneler, gereksiz titiz ya da son derece kuralcı olan ve çocuktan beklentileri üst boyutta olduğu anneler, yapmacık hareketler sergileyen anneler de çocuğun doğal davranmasını da engellediği için tetikleyici etkendirler. Babaların ise bu konuda pasif kaldıkları gözlemlenmiştir.
Tedavi sırasında aile içindeki düzen, ortam, hikayeler, yaşayış şekli, kardeşler öğrenilmeli, hangi durumlarda konuşma bozuluyor, bunlar değerlendirilmeli. Anne ve babanın bu bozukluğu olan çocuklarına davranışları nasıl, bunlar gözlemlenmeli. Okul ve sosyal çevre içerisinde çocuk nasıl, aile içerisinde nasıl, nerede farklılıklar var, öğretmen tutumları nasıl bunlar araştırılmalıdır.
En önemlisi de çocuğu iyi tanımak ve yapısını bilmektir. Çünkü tedaviyi devam ettirmek için gereken en önemli bilgilerden biri budur.
Psikolog Eda Nergis ŞAHİN
0533 373 81 23